Tiyatroda Üç Birlik Kuralı Nedir? Felsefi Bir Bakışla Sahnenin Ontolojisi Filozofun Sahnesi: Düzenin Estetiği Üzerine Bir filozofun gözünde tiyatro, yalnızca bir sanat değil; varlığın, bilginin ve eylemin sahnede vücut bulmuş hâlidir. Üç birlik kuralı — zaman, mekân ve olay birliği — tiyatronun sadece biçimsel değil, aynı zamanda ontolojik bir düzenidir. Bu kural, Antik Yunan’dan Rönesans’a, oradan da günümüz estetik tartışmalarına uzanan bir düşünce mirasıdır. Tiyatroda üç birlik kuralı, görünürde dramatik bütünlüğü sağlamak için konulmuş olsa da, temelde insanın “gerçeklik” arayışına yanıt verir. Çünkü her sahne, varoluşun minyatür bir evrenidir; her oyun, hakikatin bir yansıması. Ontolojik Perspektif: Birliğin Varlığı, Varlığın Birliği…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Kamus Kitabı Nedir? Geleceğin Bilgi Atlasına Doğru Bir Yolculuk Bazı kitaplar vardır ki yalnızca sayfalarındaki kelimelerle değil, taşıdıkları anlamlarla dünyayı değiştirir. “Kamus” da işte tam olarak böyle bir mirastır. Bugün onu bir sözlük, bir dil kaynağı ya da eski bir kültürel eser olarak görebiliriz. Ancak ya Kamus, geleceğin bilgi çağında çok daha fazlasına dönüşürse? Gel, birlikte hem geçmişin izlerinden yola çıkalım hem de geleceğin Kamus’unun nasıl bir vizyona sahip olabileceğini hayal edelim. — Kamus Kitabı Nedir? Kökeni ve Temel Anlamı “Kamus”, Arapça kökenli bir kelime olup “okyanus” anlamına gelir ve bu ismin seçilmesinin nedeni de bilgisinin derinliği ve kapsayıcılığıdır. Osmanlı…
Yorum BırakKamerun’un Başkenti Kimdir? “Bir Şehirden Fazlası: Geleceğin Kimliği Yaoundé” Bazen bir ülkenin başkenti, sadece bir coğrafi nokta değildir; o ülkenin karakterinin yansımasıdır. “Kamerun’un başkenti kimdir?” diye sorduğumda, fark ettim ki asıl soru “Kamerun gelecekte kim olacak?” sorusuna dönüşüyor. Evet, bugün cevap basit: Kamerun’un başkenti Yaoundé’dir. Ama bu yazı, sadece bir bilgi notu değil; Yaoundé’nin gelecekte nasıl bir vizyona dönüşeceği üzerine birlikte düşüneceğimiz bir beyin fırtınasıdır. Kısa cevap: Kamerun’un başkenti Yaoundé’dir. Ancak asıl mesele, bu şehrin 2050’lerde hangi kimliğe bürüneceğidir — Afrika’nın dijital kalbi mi, yoksa hâlâ geçmişin gölgesinde bir merkez mi? Yaoundé: Tarihten geleceğe uzanan bir kimlik yolculuğu Yaoundé, Kamerun’un…
Yorum BırakGüçsüz Ne Demek TDK? Edebiyatın Sessiz Kahramanlarında Gücün Yokluğu Bir edebiyatçının masasında kelimeler, yalnızca tanımlar değildir; onlar dünyaları şekillendirir, ruhları anlatır, varoluşları anlamlandırır. “Güçsüz” kelimesi de bu anlamda yalnızca bir sıfat değil, bir insanlık hâlidir. Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre güçsüz, “gücü olmayan, zayıf” anlamına gelir. Fakat edebiyat, bu tanımı genişletir; “güçsüz” bazen en derin direnişi barındıran sessizliğin adıdır. Edebî metinlerde güçsüzlük, yalnızca bedensel zayıflık değil, ruhun, inancın ya da toplumsal konumun sınırlarına işaret eder. Kelimelerin Gücü ve Güçsüzlüğü Her dil, kendi toplumunun ruhunu taşır. “Güç” kelimesi insanın doğayı, kaderi ya da toplumu kontrol etme isteğini anlatırken, “güçsüzlük” bu isteğin…
Yorum BırakGül Kurusu Ne Rengi? Edebiyatın Renkli Dünyasında Bir İnceleme Kelime ve renklerin dünyasında, anlam bazen tam da dışarıdan görülen şekliyle sınırlı kalmaz. Her bir kelime, bir dünyayı barındırır; her renk, bir duyguyu, bir anı ya da bir karakterin ruh halini yansıtır. Edebiyat da tam olarak budur: bir kelimenin ardında, ona dair farklı algılar, anlamlar ve çağrışımlar gizlidir. Gül kurusu kelimesi de bu etkileşimli dünyada yer alan özel bir renk tonudur. Gül kurusu, yalnızca görsel bir algıyı değil, aynı zamanda edebi bir atmosferi de temsil eder. Ancak bu renk, tam olarak neyi ifade eder? Bir rengin ötesinde, edebiyatçıların gözünde nasıl bir…
Yorum BırakGüdülenmiş Davranış Özellikleri Nelerdir? Antropolojik Bir Bakış Bir antropolog olarak dünyanın dört bir yanında toplulukların davranış biçimlerini gözlemlerken, insanın yalnızca biyolojik bir varlık olmadığını; aynı zamanda semboller, inançlar, ritüeller ve anlamlarla örülü bir kültürel dokunun parçası olduğunu fark ederiz. Güdülenmiş davranışlar da tam bu noktada karşımıza çıkar. İnsan, içsel dürtülerle değil; aynı zamanda toplumsal beklentiler, kültürel semboller ve kimliksel aidiyetlerle şekillenen bir motivasyon sistemiyle hareket eder. Davranışın Kökeninde Kültür: Güdülenmenin Antropolojik Temeli Antropolojik açıdan bakıldığında güdülenmiş davranış, sadece bireysel bir enerji ya da istek değil; kültürün insanın eylem repertuvarına işlediği bir yönelim biçimidir. Her toplum, üyelerine “nasıl davranmaları gerektiğini” öğretir.…
Yorum BırakE-Devlet Açık Kapı Başvuru Nedir? Farklı Yaklaşımlar Işığında Bir Değerlendirme Kısaca: Açık Kapı, vatandaşların kamu kurumlarıyla daha hızlı, kolay ve doğrudan iletişim kurmasını sağlayan bir e-Devlet hizmetidir. Sorun, öneri, talep ve şikâyetler çevrimiçi olarak iletilir, ilgili birimlere yönlendirilir ve takip edilebilir. Giriş: Farklı Gözlerle Aynı Kapıya Bakmak “Devlet kapısı” dediğimizde çoğumuzun aklına hâlâ uzun koridorlar, dosyalar, bekleme sıraları gelir. Oysa dijitalleşen dünyada bu kapı artık cep telefonumuza kadar geldi. E-Devlet’in “Açık Kapı” uygulaması, devletle vatandaş arasındaki iletişimi daha şeffaf, erişilebilir ve hızlı hâle getirmek için tasarlandı. Peki bu sistem tam olarak nedir, nasıl işler ve toplumun farklı kesimleri bu uygulamaya…
Yorum Bırak7440 Borç Yapılandırma Nasıl Yapılır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış Hayatın temposu bazen bizi hiç planlamadığımız yollarla sınar. Borçlar, vergiler, gecikmiş ödemeler derken ekonomik yükler artar ve insanın omuzlarına ağır bir sorumluluk biner. Tam da böyle zamanlarda devreye giren “7440 sayılı borç yapılandırma kanunu”, yalnızca bir finansal çözüm değil; aynı zamanda sosyal adaletin, empati ve dayanışmanın da somut bir yansıması olabilir. Bu yazıda, borç yapılandırmasını sadece rakamlar ve başvuru adımlarıyla değil, toplumsal cinsiyet dinamikleri ve çeşitlilik açısından da ele alarak hepimizi düşündürmeye davet edeceğim. Toplumsal Cinsiyet ve Borç Gerçeği: Kadınların Empatisi, Erkeklerin Analizi Borç ve ekonomik…
Yorum BırakGrev Yapan İşçi Tazminat Alabilir mi? Tarihten Bugüne Bir Hakların Anatomisi Bir Tarihçinin Girişi: Sessizliğin Bedeli, Sözün Değeri Arşiv sayfalarını çevirirken fark edilir: emek tarihi, çoğu kez bir sessizliğin nasıl söze dönüştüğünün hikâyesidir. Grev, bu dönüşümün en gür sesidir; fakat her yükselen sesin bir bedeli, her bedelin de bir hukuki karşılığı vardır. “Grev yapan işçi tazminat alabilir mi?” sorusu, yalnızca maddi bir hak meselesi değil, aynı zamanda bir toplumun emeğe verdiği değerin barometresidir. Tarihsel Arka Plan: Yasaklardan Tanınmaya Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde grev uzun süre yasaktı; grev hakkının tanınması, 1961 Anayasası’nın sosyal devlet ilkesi ve akabinde 1963 tarihli toplu iş sözleşmesi,…
Yorum BırakBlefarit Ne Demek? Ekonomik Perspektiften Görmenin Bedeli Bir ekonomist için hayat, sınırlı kaynaklar ve sonsuz ihtiyaçlar arasında yapılan sürekli bir tercih oyunudur. İnsan gözü, bu tercihlerin en hassas gözlemcilerinden biridir. Fakat bazen, bakışın kendisi bulanıklaşır. Blefarit — tıbbi anlamda, göz kapaklarının iltihaplanması — yalnızca bir biyolojik rahatsızlık değil, metaforik anlamda bir ekonomik bozulma göstergesidir. Çünkü tıpkı bireylerin ve toplumların ekonomik süreçlerinde olduğu gibi, sistemin kenarlarında biriken “iltihap” zamanla görme yetisini, yani sağlıklı karar almayı zayıflatır. Kaynakların Sınırlılığı: Göz Kapağının Ekonomisi Ekonomi biliminin temelinde “kıtlık” vardır. Göz kapaklarımız bile, sınırlı kaynakların yönetişimini andırır. Blefarit, göz kapağındaki yağ bezlerinin tıkanmasıyla ortaya çıkar;…
Yorum Bırak