İçeriğe geç

Felsefenin diğer alanlarla ilişkisi nedir ?

Felsefenin Diğer Alanlarla İlişkisi Nedir?

Felsefe, ne kadar derin ve abuk sabuk bir konu gibi görünse de, aslında hayatımızın her köşesine sızmış durumda. Felsefi düşüncelerin, sinemadan tarihe, psikolojiden edebiyata kadar hemen hemen her alanda izleri var. Ama şu soru kafanızı kurcalamıyor mu: “Felsefe, diğer alanlarla nasıl ilişkilendirilebilir?” İnanın, felsefe her yerde. Ama bu ilişki bazen öyle absürt bir hâle geliyor ki, bir kahve içerken bile “Ya aslında bu içtiğimiz kahve de bir felsefi sorgulama konusu olabilir mi?” diye düşündüğünüz oluyor. Şimdi sizlere, felsefenin gündelik hayatla nasıl iç içe geçtiğini biraz mizahi bir dille açıklamaya çalışacağım.

Felsefe ve Sinema: “Beni Kurtarın, Aksiyon Filmi Başlasın!”

Sinema, felsefenin “pratik”teki en güzel yansıması olabilir. Tabii felsefeyi bir aksiyon filmiyle bağdaştırmaya çalışınca işler biraz karışabilir ama… Mesela “Matrix”i hatırlayın. Keanu Reeves’in bir robot gibi sürekli tavşan deliğinden aşağıya düşüşünü izlerken, birden kendinizi “Gerçek nedir? Benim de hayatım bir Matrix mi?” diye sorgularken bulabilirsiniz. Herkes aksiyon sahnelerinin peşinden koşarken, bir felsefeci olarak derin düşüncelere dalmak da felsefenin bir parçasıdır.

Keanu Reeves: “Gerçek, algıladığımız şeylerden ibarettir. Belki de dünya, bizim bildiğimiz gibi değildir.”

Ben (kendi kendime): “Aaa, demek ki her sabah işime gitmek zorunda olmam, evrenin bir illüzyonuymuş. O zaman neden hâlâ ev kirası ödüyorum?”

Sinema bir taraftan eğlence, diğer taraftan felsefi sorulara yol açabiliyor. Sinemadaki karakterlerin yaşadığı ikilemler, yaşamın kendisine dair derin soruları hatırlatıyor. Ve evet, bu gerçekten felsefenin bir etkisi.

Felsefe ve Psikoloji: “Kendimle Yüzleşiyorum”

Hadi biraz daha derinleşelim. Psikoloji, felsefeyle sanki tam kardeş gibi bir şey. Çünkü ikisi de insan doğasını çözmeye çalışıyor. Felsefe, “Ben kimim?” sorusuna cevap ararken, psikoloji daha çok “Sen kimsin, sana neden böyle hissettiriyor?” sorusunun peşine düşer.

Mesela, bir psikologla konuşmaya gittiğinizde:

Psikolog: “Kendini nasıl hissediyorsun?”

Ben (iç ses): “Bunu anlamak için yıllarca felsefi düşünceler içinde kaybolmak gerekmiyor muydu? Ama belki de daha basit bir cevap bulabilirim. Neyse, neyi düşünmeliyim ki?”

Evet, psikologları bazen fazla ciddiye almayıp içimizdeki felsefi sorgulamanın derinliklerine dalabiliyoruz. Felsefe ve psikoloji birbirini tamamlayan alanlar çünkü ikisi de insan zihnini, düşüncelerini ve varoluşunu anlamaya çalışıyor.

Felsefe ve Teknoloji: “Yapay Zekâ Gelse De Benim Yerimi Almaz!”

Şimdi geldiğimiz noktada teknolojiye biraz dokunalım. Felsefe ile teknoloji arasında gerçekten tuhaf bir ilişki var. Her iki alan da sürekli insanlığın geleceğini sorguluyor ve ne zaman biri bir şey üretiyorsa, diğeri hemen “Ama bu doğru mu?” diye soruyor. Mesela, yapay zekâ. Evet, ben de biliyorum, yapay zekâ her geçen gün daha “insan gibi” çalışıyor. Ama o bana ne yapacak? Filosofimden beni alıp, yerine geçmeye mi çalışacak? Hadi oradan!

Birkaç hafta önce bir arkadaşım, “Yapay zekâ her işimizi alacak, bunların hiçbirini yazmamıza gerek kalmayacak” dedi.

Ben (kendimle dalga geçiyorum): “Beni bir robot yazsın, ben de ona felsefi sorular sorarım. Bakalım, özgür irade hakkında ne diyecek?”

İşte, felsefenin teknolojiyle olan ilişkisi biraz burada başlıyor. Teknolojinin hayatımıza girmesi, aslında felsefi soruları yeniden gündeme getiriyor. Yapay zekâ var mı? Eğer varsa, bir yapay zekâ nasıl etik sorunları çözebilir? Ve en önemlisi, özgür irade hâlâ geçerli mi?

Felsefe ve Sanat: “Bunu Ben Yapsam, Picasso’yu Geçerim”

Bir de sanat var tabii. Burası tam olarak felsefenin kaybolduğu yer olabilir. Çünkü bir tablo ya da heykel, bir filozofun kitaplarından çok daha derin bir anlam taşıyabilir. Mesela, bir sanatçı resminin tam ortasına çizdiği bir nokta, bana göre hayatı sorgulamama neden olabilir. Bir eser, bir soruyu tetikler ve felsefe devreye girer.

Sanat, felsefeye şu soruyu sordurur: “Bu eser gerçekten ne ifade ediyor?” İşte felsefe burada devreye girer ve bir tabloyu, bir heykeli, bir müzik parçasını anlamaya çalışırız. Ama bazen o kadar abartırız ki, sanatı çözmeye çalışırken kayboluruz.

Ben (arkadaşlarıma bakarak): “Bence bu tablo bir insanın içsel boşluğunu yansıtıyor… Ya da belki de sadece sanatçının fazla zaman harcadığı bir sabah kahvaltısı.”

Sonuç Olarak

Felsefe, her yerde. Onu sinemada, psikolojide, teknolojide ve sanatta bulabilirsiniz. Ya da ben gibi bir insan, her şeyde felsefi bir anlam arayarak, bazen absürdleşebilir ve bazen de hayatı daha kolaylaştırabilirsiniz.

Felsefenin diğer alanlarla ilişkisi nedir sorusuna cevabım şu: Felsefe, hayatın her alanına bulaşan, kafamızı kurcalayan ve içimizde sürekli “Ya, bu doğru mu?” sorusunu uyandıran bir şeydir. Hem derin hem de bazen gereksiz bir şekilde karmaşıktır. Ama işte, felsefe bu kadar derindir çünkü yaşam da öyledir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper girişbetexpergir.net